
Beynimizin nasıl gözüktüğünü nereden biliyoruz?
Bazı hareketlerin, duyguların, davranışların hangi beyin bölgemizde kaynaklandığı hakkında bilgiyi çeşitli beyin görüntüleme teknikleri sayesinde bugün günlük hayatımızda rahatlıkla kullanabiliyoruz. Örneğin aktif bir oksipital lob hareketi kişinin dikkatle bir şeyi izlediğini gösterebilir.
Beyin görüntüleme teknikleri de üçe ayrılır: yapısal, metabolik ve işlevsel.
Yapısal görüntüleme teknikleri:
Bilgisayarlı Tomografi (CT): X ışınları yardımıyla vücuttan katar kesitler alınmaya çalışılır ve tanı/teşhiste kullanılabilir. Daha çok kanserli dokuların varlığının tespitinde kullanılır.
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI): Beynin net görüntüsünü ve yapısını gösterir. En hassas bilgiyi almamızı sağlar ancak tanı için aynı başarıyı tam olarak gösteremez. Günümüzde psikiyatrik bozukluklarda, şizofrenide ve duygu durum bozukluklarında kullanılabilir (Keleş & Kol, 2015).
İşlevsel Beyin Görüntüleme teknikleri: Bu teknikleri dikkat, bellek veya dil gibi karmaşık bilişsel işlevlerin görüntülenmesi için kullanabiliriz. Beyindeki kısa süreli değişiklikleri, düşünürken veya konuşurken hatta bir şeyleri öğrenirken beynimizin nasıl göründüğünü bizlere gösterebilir.
Pozitron Emisyon Tomografisi (PET): işlevsel tekniklerin ilk önce keşfedilenidir ve son on beş yıla kadar sıklıkla kullanılmıştır. PET’in uygulanabilmesi için vücuda radyoaktif bir madde enjekte edilir ve bu maddenin dağılımı görüntülenir. Sıklıkla Alzheimer’s hastalığının tanısında, çeşitli demans türlerinde ve cerrahi müdahale gerektiren epileptik durumlarda kullanılır (Keleş & Kol, 2015). Maalesef vücuda radyoaktif madde enjekte edilmesinden dolayı artık hamilelerde ve çocuklarda kullanılmamaktadır.
İşlevsel Manyetik Rezonans Görüntüleme (fMRI): MRI ile aynı prensiplere dayanır ancak fMRI’daki asıl mantık beynin bir bölgesi aktif olduğunda o bölgeye daha çok oksijenli kan göndermesidir bu sayede beynin hangi bölgesinin hangi görevlerle aktifleştiğini gösterir. EEG kadar hızlı değildir ancak oksijenli kan sayesinde çalışan bölgenin renkli gözükmesini sağlar.
Magnetonsefalografi (MEG): Beynin manyetik alanlarını ölçer bu sayede aktiviteyi haritalamaya yardımcı olur. Beyin aktivitelerini milisaniyelerle ölçebilir ve oldukça hassastır (Keleş & Kol, 2015)
Transkraniyal Magnetik Stimulasyon (TMS): Görece yeni bir tekniktir, EEG ve MEG’den de süreç esnasında faydalanılabilir. Beyindeki sinir hücrelerini manyetik darbelerle uyarır, bunun için kafatasının etrafında bir çubuk kullanılır ve bu manyetik yükleri belirli bir alana yönlendirerek depresyon, anksiyete bozuklukları, şizofreni hastalarının pozitif ve negatif semptomları son olarak da nörolojik hastalıkların tedavilerinde kullanılabilir.
Ancak bir görüntüleme yöntemi olmasa bile EEG’den bahsetmeden bu yazıyı tamamlayamayız, EEG beyindeki elektriksel aktivitenin kafaya yapıştırılan elektrotlar sayesinde anlık olarak bir ekrana yansıtılması olarak düşünebiliriz, aynı kalp atışları gibi. Çeşitli uyaranlara verilen tepkiler de bu dalgalar üzerinde çok net bir şekilde görülebilir, çok hızlı bir sonuç verse bile tepkilerin hangi lokasyondan geldiğini saptayamaz.
Referanslar:
Keleş, E., & Kol, E. (2015). Eğitim penceresinden beyin görüntüleme tekniklerine genel bir bakış. İlköğretim Online (Elektronik), 14(1), 349–363. https://doi.org/10.17051/io.2015.98035
Kalat, J.W. (2015). Biological Psychology.(12th ed.) Boston: Cengage Learning. Ch 3.