
Travma; kontrol edilemeyen, aniden gelişen ve yaşanan olayın olumsuz olarak değerlendirilmesidir (Fırat & Baskak, 2012). Ancak elbette ki her kötü olay travma değildir. Aynı olayı yaşayan iki bireyin bu olaylara tepkisi farklı olacaktır. Bu durum bir birey için travma oluşturabilirken, diğer birey için durum böyle olmayabilir. Çünkü burada koruyucu faktörler olarak adlandırdığımız güç kaynaklarımız (örneğin hayallerimiz ya da dini inançlarımız) dediğimiz etkenler ortaya girmektedir. Her bireyin yaşadığı hayat birbirinden farklı olduğu için koruyucu faktörler de değişkenlik gösterir. Bu koruyucu faktörler, bir çocuğun başına gelen bir olayda/olaylarda sınırlı kalıyorsa bu durumun ileride birtakım sorunları beraberinde getirmesi kaçınılmaz olacaktır (Oral, Ramirez vd., 2016). Bu sorunlar gelişimin kritik diye adlandırdığımız erken çocukluk ya da ergenlik döneminde meydana geliyorsa buna artık sadece travma diyemeyiz (Fırat & Baskak, 2012).
Gelişimsel travma; gelişimin kritik dönemlerinde ortaya çıkması ile tekrarlayıcılığı ile uzamış ya da birikiciliği (olayların üst üste gelmesi, sık tekrarlanması) ile özellikle bakım veren olmak üzere yakın kişi/kişiler yoluyla uygulanmış her türlü istismar şekli ile ortaya çıkan bir kavramdır (Fırat & Baskak, 2012). Örneğin çocuğa bağırmak gibi basit olarak nitelendirdiğimiz eylem; çocuğun için gelişimsel döneminde oluşuyorsa, bununla baş etmekte zorlanıyorsa (kısıtlı baş etme kaynaklarına sahipse), beklenmedikse ve yineleniyorsa, özellikle bakım veren tarafından yapılıyorsa bu bağırma yalnızca bir bağırma değildir. Tanım gereği bir gelişimsel travma örneğidir. Bu durumun uzun vadede ve belirsiz sonuçlar doğurması kaçınılmazdır. Yapılan araştırmalar, çocuklukta yaşanan duygusal deneyimler ile yetişkinlikte yaşanan duygusal sağlığı ve fiziksel sağlığı arasında güçlü bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur.
Peki tüm bunların yanında nörobiyolojimizde neler oluyor? Korku ya da stres yaşadığımızda amigdalamız uyarılır. Ardından amigdala da pek çok yapıyı (ör. Talamus, lokus sereleus) uyarır. Amigdala HPA aksı dediğimiz (hipotalamus-hipofiz-aderanal) birlikte çalışan yapıları da uyarır. Amigdala hipotalamusu uyarır, hipotalamus hipofiz bezini uyarır ve hipofiz bezi de adrenal korteksi uyararak vücuda bir sorun var mesajı verir. Bu yapılar ilişkisi hem korkma hem de korkunun sönmesinde etkilidir. Amigdalanın susturulumasını sağlayan beyin yapımız ise medial prefrontal kortekstir ( Fırat & Baskak, 2012).
Kaynakça
Oral, R., Ramirez, M., Coohey, C., Nakada, S., Walz, A., Kuntz, A., Benoit, J., & Peek-Asa, C. (2016). Adverse childhood experiences and trauma informed care: The future of health care. Pediatric Research, 79 (1), 227–233. https://www.nature.com/articles/pr2015197.
Fırat, S., & Baskak, B. (2012). Gelişimsel travmanın uzun dönem etkileri ve bunlara aracılık eden nörobiyolojik mekanizmalar. Kriz Dergisi, 20(1), 25-42. https://doi.org/10.1501/Kriz_0000000331.